Savaş şartları bir insana kolaylıkla imkansız, zor, kahramanca ve hatta canavarca denen şeyler yaptırabilir. Bu zor eylemlerde en zorlarından biri de bir komutanın kendi gemisinin batırılması emrini vermesidir.
Donanmadaki bir gemi anavatanın yüzen bir parçası, vatanın toprağıdır. Aynı zamanda personelinin kader ortağı, can yoldaşı ve biricik kızıdır. Manevi özellikleri bir kenara bırakırsak savaş gemileri çok kompleks, büyük, teknolojik, pahalı ve ağır silahlı savaş makinalarıdır.
Her ülkenin savaş gemisi kendine has özellikleri, teknolojileri, silahları, yazılımları barındırır ve bu nitelikler milli sır niteliği taşır. Bir savaş gemisinin düşman tarafından ele geçirilip el konulması demek o gemide bulunan milli sırların ve silahların düşman eline geçmesi demektir.
Bir geminin düşman eline geçmesi o geminin tersine mühendislik ile bütün yapı, tesisat, tertibat, silah donanım yapısının elde edilmesi, milli teknolojik sırların keşfedilmesi, günümüz şartlarında gemide kurulu savaş yönetim sisteminin kırılması, kriptolu mesajlarınızın ve kriptolama sisteminizin ele geçirilmesi, saldırı/savunma/savaş planlarınızın açığa çıkması bunların sonucunda ise elinizdeki bütün istihbaratı ve planıın tamamına kadarı silah yüklü bir gemi ile düşmana teslim etmek demektir. Düşünülebilecek en kötü ihtimal ise geminizin düşman donanması tarafından kullanımaya başlamasıdır böyle bir durum sonucunda o donanmanın dünya arenasında itibarı, kuvvet içerisinde ve halk nezdinde ise motivasyonu zarar görür. Her deniz subayı kendisinin korumakla yükümlü olduğu vatan toprağını düşmana vermek yerine can vermeyi yeğler.
Yukarıda bahsettiğimiz sonuçlardan görebileceğiniz gibi bir gemi asla tek başına değerlendirilemez. Bir geminin düşman tarafından ele geçirilmesi bütün gizliliğinizi, dizilimizini, planlarınızı, sırlarınızı mahvedebilir. Gemileriniz birbiri arasında veya komutanlıklarla özgürce iletişim kuramaz hale gelebilir. Bir geminin ele geçirilmesi bir filonun/görev grubunun ani bir saldırı ile kaybına, bir amfibi birliğinin esir alınmasına yol açabilir. İşte bu sebeplerden dolayı kaçmanın, karşı saldırı yapmanın mümkün olmadığın durumlarda gemi komutanı çok zor bir karar verir; Kendi gemisini batırmak.
Bir mücadelenin ortasında veya savaşın gidişatının aleyhe döndüğü zamanlarda gizlicede icra edilebilir bu eylem.
Komutanın kendi insiyatifi veya üst komutanlıklardan gelen emir doğrultusunda ülkenin bekası ve geminin, donanmanın onuru için bu son görev yapılır. Personel tahliyesi ile eşgüdümlü olarak zaman ayarlı bir şekilde gemi batırılır.
Denizaltılarda dalış tanklarını ayarlı bir şekilde doldurarak ve kaportaları açık bırakarak denizaltının Deniz tabanına kadar batması sağlanır. Suüstü gemilerinde ise su tahliye sisteminin sabotesi veya yerleştirilen zaman ayarlı patlayıcılar ile görev yapılır. İki durumda da önemli olan batırma sırasında zamanlamaya dikkat etmektir.
Dünya asker denizcilik tarihinde genellikle denizaltı gemilerinin bilerek kendilerini batırdıkları görülür. Bunun sebebi ise denizaltıların her zaman ileri ve planları gizli sonar, itki ve benzeri sistemleri kullanmalarıdır. Denizaltınızın ele geçirilmesi demek denizaltı teknolojinin düşman ülkelere tarafından kullanılması ve anlaşılması demektir. Üstünlüğünüz sona erebilir. Bu durumun en güzel örneği ise İkinci Dünya Savaşı sonunda ele geçirilen Alman denizaltılarının teknolojilerinin Amerika Birleşik Devletleri tarafından kullanılarak elde bulunan denizaltılara GUPPY modernizasyonunun yapılmasıdır.
Mavi vatanımızın hudutları içerisinde 4 adet gemininin komutanları tarafından bilerek batırılması vakası bulunmaktadır.
İlk vaka 1915 yılında Avustralya AE2 denizaltısının Sultanhisar torpidobotumuzdan aldığı hasar sonucu gemiyi teslim etmemek için Gemi Komutanı Henry Stoker’ın kendi insiyatifi ile gemisini batırmasıdır. Bu olay sonucunda denizaltı mürettebatı Sultanhisar Torpidobotu tarafından kurtarılmış ve üç buçuk sene savaş esiri olarak çok iyi şartlarda tutulmuşlardır.
Diğer vakalar ise İkinci Dünya Savaşı sırasında Karadeniz’de görevli olan U19, U20 ve U23 denizaltılarının ikmalsiz, desteksiz ve limansız kalmalarından dolayı Amiral Karl Dönitz tarafından gemilerin Anadolu açıklarında batırılması emriyle olmuştur. Plana göre mürettebat gemileri batıracak, karaya çıkacak ardından güneye inip Akdeniz’deki Alman gemileri tarafından kurtarılacaklardır. Fakat bu asla mümkün olmadı ve hepsi savaş bitimine kadar esir kamplarında tutuldular.
Bu yazımızda bir gemi neden komutanı tarafından bilerek batırılır veya neden batırılması gerekir konusundan bahsettik, ardından Mavi Vatan’ımız içinde yaşanan örneklere baktık. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.